Dünyanın öbür ucundaki karanlık denizlere bırakıyorum kayıkları
Senden bir parça da olsa uzaklaşmayı umarak
Halatları çözüyorum gökyüzünden aklımdan uçup git diye
Ama hala binlerce ses, tonlarca gürültü sarkıyor yeryüzüne
Ve birinden diğerine tutunarak akıyor zaman
Bitmeden, tükenmeden, son yokmuş gibi sonsuzluğa akıyor
Benden sana, senden bana uçuşuyor dünyanın etrafında dönerek
Derinden süzülüp serpiliyor yüzüme kokladığım bu tatlı rüzgarla
Ve kulağım çınlıyor rüzgarın uğutlusuna bıraktığın fısıltılarla
Beni hiçbir gerçeğe giydiremezsin diyorsun tekrar tekrar
Buna rağmen inatla arıyorum seni kör günışığında
Sadece bir an sana gerçekten dokunabilirmişim gibi geliyor
Sonra yine yeniden kendime gelip kurtulmaya çalışıyorum senden
Yine yeniden dünyanın öbür ucundaki denizlerde sefere çıkıyor kayıklar
Ve anlıyorum ki o denizlerin karanlığı hala senin gözlerinde saklanıyor
Nasıl yüzleşirim gerçekle karanlığın beni böyle şefkatle sararken?
Nasıl kurtulabilirim senden zaman bizi gece ve gündüz gibi birbirimize dolarken?
Ve nasıl zamanın önüne geçip çözebilirim tüm düğümleri?
Kim bilir kaç bin halat daha sarıyor bizi her geçen an?