Kapıda incir ağacı
Dallarında uçuk yeşil renkli binlerce kelebek
Ve birazdan hepsi uçup gidecek
Bense hala parmaklıkların arkasındaki seyirci
Seyre dalmışken kelebekleri
Serseri bir fare kemirdiği beton zeminden girdi içeri
Sonra da hart diye ısırdı ayağımı
Can havliyle üzerine basacaktım
Ama dışarı kaçtı serseri
Parmaklıkların arkasından sırıtarak bana baktı
Ve birden insan oldu fare
“Benim adım İlyas” dedi
“Nasıl da ısırdım seni?”
Seni küçük serseri nasıl ısırdın beni?
Renk vermeden döndüm arkamı
Şaşkın şaşkın baktı İlyas
“Kelebekler!” dedi
Dönüp baktım incir ağacına
Uçuk yeşil kelebekler birden bire uçuverdi
Engel olamadım kendime
Yüzümde bir tebessüm belirdi
Daha ne olduğunu anlamadan
Yine dibimde bitti fare
Elimi daldırdım kıvırcık saçlarına
Ve İlyas tebessüm etti
Sonra tırnaklarımı batırdım derisine
Gözünden yaş damladı yere
Ama neden ağlıyorsun ki şimdi?
Hadi gülümse serseri
İstediğin oldu
Öldürüyorum seni